top of page

Kopan Bir Telin Yankısıyla Çoğalmak¹: Rest’e Dair

Yazarın fotoğrafı: Furkan ÖztekinFurkan Öztekin

Güncelleme tarihi: 26 Şub

İz Öztat, kolektif ve bireysel patiklara sahip sanat pratiğinde şiddet içeren tarihlerin sürekliliğini biçimler, malzemeler, mekân ve dil kullanarak sorgular. Bu sorgulama her defasında yepyeni katmanlar ve ortaklıklar doğurur. Tıpkı bedenin kendi sınırlarını aşan uzun soluklu bir anlatıya dönüşmesi gibi, Öztat’ın işleri de tarihsel yankılarla şekillenir. Zamanla şeklini almak zorunda kaldığı boşluklara farklı jenerasyonlar arası aktarılan, spekülatif ve hayaletli kurmacalarla yanıt arar.


İz Öztat, Rest, Genel Görünüm, 2024 (Fotoğraf - IMMA, Dublin)
İz Öztat, Rest, Genel Görünüm, 2024 (Fotoğraf - IMMA, Dublin)

İz Öztat, eylemselliğin direnç ve inkârdan doğan bir iletişim biçimi olarak görüldüğü bir gerçeklikte, geçmişin tezahürlerini farklı formlar üzerinden araştırır. Bıkmadan, yılmadan, elindeki imkanlarla bugünü yeniden inşa eder. Hafızanın dirençli yapısını keşfetmeyi arzularken, hem bireysel hem de kolektif anlatıları iç içe geçirir. 15 Şubat – 9 Eylül 2024 tarihleri arasında İrlanda Modern Sanat Müzesi, Dublin’de ziyaret edilen ‘Rest’ isimli yerleştirmesi de benzer bir yerden temellenir.


İki ayrı odada deneyimlenebilecek şekilde kurgulanan bu yerleştirme, tıpkı ‘Taşınabilir Zindan: Meyilli’ ve ‘Eşik’ başlıklı işlerinden oluşan 2019 tarihli Askıda sergisinde olduğu gibi, özne ve iktidar ilişkisini odağına alır. Öznel deneyimler artık kolektif hafızanın bir parçasıdır. Askıda sergisinde ifade özgürlüğümüzün müzakereye dayalı oluşunu vurgulayan ve bu özgürlüğü cesur bir şekilde görünür kılan Öztat, Self-Determination: A Global Perspective sergisinde ise iktidar şiddetinin gölgesinde var olmanın, baskıya karşı direnmenin ve kolektif hafızada yer eden kuşaklararası travmaların aktarımına dair bir güçlü önerme sunar. Bu aktarım, geçmiş üretimlerine ait parçaları anımsatan bir dili olduğu kadar politik bir duruşu da sahiplenir. Kamusal alanda özgürce kendini ifade edemeyen ya da ses çıkardığında şiddete maruz bırakılan, iktidarın mülkiyeti altındaki öznelerin gücüne dair bir hatırlatmadır ‘Rest’. İzleyiciye yalnızca iki odaya yaylan fiziksel bir yerleştirme olarak değil, mekânın ötesine uzanan düşünsel bir alan açar.



İz Öztat, Askıda, 2019, Yerleştirme görüntüsü, Pi Artworks İstanbul (Fotoğraf: Nazlı Erdemirel)
İz Öztat, Askıda, 2019, Yerleştirme görüntüsü, Pi Artworks İstanbul (Fotoğraf: Nazlı Erdemirel)

Sergi mekânının ilk odasında, Öztat’ın geçmiş üretimlerinden aşina olduğumuz, tarihsel referanslara sahip çeşitli nesneler yer alır. Tavandan zemine doğru süzülen kırmızı renkli kumaş, çeşitli müdahalelere sahip ahşap bir varil ve kırmızı şeritlerle bölünmüş zeminde konumlanan tencere kapakları, devingen bir tarih anlatısının fragmanları gibi boşlukta asılı kalır. Kurgusal olduğu kadar rastlantısal bir izlenim de veren bu yerleştirme, bünyesinde barındırdığı her bir parçayla direniş anlatısını sahneye koyar. Sanatçının 2012 yılında Maçka Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdiği Üçgen, Kare ve Daire ile Uğraşmıyorum isimli kişisel sergisindeki gibi bir süreliğine mekâna bırakılmış ya da emanet edilmiş izlenimi verirler. Nesnelerin mekân içindeki diyaloglarına şahit olduğumuz Yumuşak Karın sergisini ve Ra’nın partner olarak Öztat’a eşlik ettiği Uf isimli serisini de bu bağlamda düşünmek mümkün. Fakat bu sefer 2010 yılından itibaren ona musallat olan bir hayalet ve tarihi bir figür Zişan (1894-1970) ile yıllardır süregelen işbirliğinden farklı ortaklıklar sezeriz. Doğrudan olmasa da, Zişan’ın varlığı ve arşivine dair imgeler, ‘Rest’in ruhunda da kendini hissettirir.


İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)
İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)
İz Öztat, Üçgen, Kare ve Daire ile Uğraşmıyorum, Sergiden Genel Görünüm 2012 (Fotoğraf - Maçka Sanat Galerisi)
İz Öztat, Üçgen, Kare ve Daire ile Uğraşmıyorum, Sergiden Genel Görünüm 2012 (Fotoğraf - Maçka Sanat Galerisi)

Self-Determination: A Global Perspective sergisi, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından ortaya çıkan yeni ulus-devlet anlayışından hareketle; ulusal kimliklerin ifadesi, ulus inşası ve devlet kurma süreçlerinde sanatın ve sanatçıların rolünü mercek altına alır.² İz Öztat’ın sergide yer alan yerleştirmesi ise, ulus devletlerin tahakküm mekanizmalarını ve bu mekanizmalara karşı geliştirilen direniş stratejilerini sorgulamak için alan açar izleyiciye. Geçici de olsa kolektif deneyimlerle şekillenen, sınırlarla örülü bir zemin hazırlar.


‘Rest’in merkezinde, bedene içkin olan hareket ve bunun sonucunda ortaya çıkan direniş yer alır. Çıplak Ayaklar Kumpanyası (ÇAK) ile birlikte üretilen yarım saatlik video, dansın sınırları aşan ve bedene kazınan bir direniş biçimi olarak nasıl okunabileceğine dair yeni yollar arar. ÇAK’ın ruhunu yansıtan, sabitlenemeyen, sürekli devinen ve denemeye açık bir yapıya sahip olan bu işbirliği, güncel sanatın, dansın ve performansın iç içe geçtiği bir anlatıyı sahiplenir. Dans, burada yalnızca bir hareket ya da ifade biçimi değil, aynı zamanda bedenin tarihsel yüklerle nasıl başa çıkabileceğine dair sonsuz bir arayış halidir. Öztat’ın işlerinde sıklıkla karşımıza çıkan spekülatif anlatılar ve kurmacalar, dansçıların hareketlerinde, nesnelerle olan iletişimlerinde, jest ve duraksamalarında yeni bir form kazanır. Bu formlar olabildiğince keskin ve uçucudur. Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nın müdahalesine açık, dirençli ve çoksesli manifestosuyla örtüşen bu form arayışı, bedeni kolektif anlatıların parçasına dönüştürür. Dansın ve performansın kesişiminden doğan ‘Rest’, bu kesişimin politik ve eleştirel potansiyellerini görünür kılarak, hareketin sadece sahnede değil, felaketlerle örülü tarihin içinde de iz bıraktığını hatırlatır. Giderek otoriterleşen günümüzde yeni çıkış yolları arayan bu performatif arayış, izleyiciyi iktidar baskısından doğan, coğrafyalar arası direniş hikâyelerine ortak eder. Bedenin dili, geçmişin şiddetini uyandırır ve anlatıl(a)mayanlar dile gelir.


İz Öztat’ın sanat pratiğinin, çoğu zaman Zişan’ın arşivinde bulunan belgelerle ve kolektif tarihlerle yakın bir temasta olduğunu söyleyebiliriz. ‘Rest’te bu bağlamda, sanatçının öznel deneyimleri ile tarihsel kırılmalar arasındaki girift ilişkiden beslenir. Rest kelimesinin anlam çokluğunu sürecin kendisine dahil eden performans, ulus-devlet inşasının temelindeki otoriter kodlara doğrudan bir eleştiri getirirken, bir yandan da bu kodların nasıl yapısökümüne uğratılabileceğini araştırır. Sanatçının STIR için verdiği röportajda dile getirdiği gibi; “Filmde “üstten dayatılan sınırlar” başlangıçta kabul edilir, ancak süreç ilerledikçe bu sınırların keyfîliği ifşa edilir ve nihayetinde kolektif bir direniş pratiği sayesinde yıkılır.” ³


Bu noktada “rest” kelimesinin çok katmanlı çağrışımları, performansın kavramsal çerçevesini oluşturuyor diyebiliriz. Öztat ve performans sanatçıları için “rest”, hem toplum tarafından bastırılmış, ve sindirilmiş kimlikleri hem de iktidar şiddetinin ağırlığını taşımak zorunda olan dirençli bedenleri ifade eder. Kelime, iktidarın başkaları üzerinde kontrol mekanizması geliştirme fantezisinden kaynaklanan şiddet yükünü ve bugünün şiddet sarmalında yas tutmanın kolektif yönünü çağrıştırır. Belki de son olarak, özgürlük mücadelesiyle birlikte kazanılan bir iyileşme halini temsil eder.


‘Rest’in anlatısı sadece tek bir coğrafyayla sınırlı kalmaz; farklı yerlerde ve zamanlarda gerçekleştirilen tüm başkaldırı öykülerini yeniden hatırlatır bize. Bunun yanı sıra, doğrudan Türkiye’deki iktidar şiddetine, sistematik olarak uygulanan baskıya ve muhalif seslerin kriminalize edilmesine karşı kuşaklar boyu süren direniş öykülerine işaret eder. Bu bağlamda İz Öztat’ın 14. İstanbul Bienali için Fatma Belkıs'la beraber ürettiği Suyu Kim Taşır (2015) başlıklı çok parçalı yerleştirmesinin altını çizmekte fayda var. Yerel ekoloji hareketlerini daha yakından tanıma ihtiyacından doğan Suyu Kim Taşır yerleştirmesi, ‘Rest’e çok benzer bir biçimde mücadelenimn kendisinden, yeri geldiğinde de estetiğinden ilham alır.


İz Öztat & Fatma Belkıs, Suyu Kim Taşır, 14. İstanbul Bienali, 2015 (Fotoğraf: Sahir Uğur Eren)
İz Öztat & Fatma Belkıs, Suyu Kim Taşır, 14. İstanbul Bienali, 2015 (Fotoğraf: Sahir Uğur Eren)

Performanslarında genellikle kişisel anılardan yola çıkarak dansın kolektif belleğini harekete geçiren Çıplak Ayaklar Kumpanyası, bedensel ifade aracılığıyla ‘Rest’in politik yönünü daha da derinleştirir. Öztat’ın ÇAK ile kurduğu bu yoldaşlık, hareketin, jestin ve ritmin direniş anlatısındaki dönüştürücü gücünü açığa çıkarır. Dansçılar, yalnızca belirli bir metni veya koreografiyi takip eden bedenler değildir; onlar, anlatıyı her defasında yeniden üreten, içinde bulunduğu mekâna şekil veren ve kolektif hafızayı taşıyan varlıklardır. Öztat’ın karmaşık bir zamansallıklar öneren nesneleriyle başlayan ve bir ritüel gibi işlev gören dans, zaman içinde iktidar şiddetine maruz kalan bedenlerin, baskıyı bedensel hafızalarına kazımış nesillerin, hareketin özgürleştirici potansiyeliyle kendi deneyimlerini anlatışına dönüşür. Hareket, bir isyanın, bir karşı duruşun ve aynı zamanda bir yas tutma biçiminin ifadesidir artık. ‘Rest’, boyun eğme, direnç, yas tutma, yüzleşme ve müzakereyi çağrıştıran jestlere cesurca kapı aralar.



İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)
İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)

Yazının başında ‘Rest’i “güncel sanat, dans ve performansın iç içe geçtiği bir anlatı” olarak tanımladığım kısmı biraz açabiliriz; “Saz çalan olmaktansa kopan tel olmayı tercih eden” Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın sahneleme pratiğiyle İz Öztat’ın arşivsel araştırma metodolojisi buluşarak, geçmişin izlerini takip eden ama aynı zamanda bugünün direniş biçimlerine dair yeni bir tahayyül geliştiren bir yapı inşa eder. Bu bağlamda dönüştürücü gücünden bahsettiğimiz dans, ‘Rest’in dünyasında yalnızca estetik deneyim sunan bir form değil, toplumsal belleğin vücut bulduğu bir araç olarak belirir.


İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)
İz Öztat, Rest, 2024 (Fotoğraf: IMMA, Dublin)

Son sahnede, otoriter figür yeryüzüne çekilir ve katı kurallarla koyulmuş sınırlar herkes tarafından yeniden belirlenir. Bu noktada ‘Rest’, performansın dışına çıkarak, bizi doğrudan sanatçıların provalarından bir sahneye götürür. İşte tam da burada ‘Rest’, kendini tamamlamayı reddeder. İzleyiciyi belirli bir noktaya ya da çözüme ulaşmaya değil, farklı coğrafyalarda devam eden hak mücadelelerini düşünmeye ve kendi hareket alanlarını genişletmeye davet eder. Alternatif dayanışma pratiklerinin dönüştürücü gücünün altını çizerken, sınırların beraber belirlendiği bir gelecek tahayyülüne götürür bizi.






¹ “Kopan bir telin yankısıyla çoğalmak” başlığı, Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın manifestosundan temelleniyor. Kopan bir tel, yolunda gitmeyen bir şeyleri ya da ekstra müdahaleyi çağrıştırıyor benim için. ‘Rest’in iktidar merkezli baskılara karşı direniş yöntemine dönüşmesini akıllara getiriyor.

² Manu Sharma, İz Öztat’s 'Rest' explores art’s power to fight state-sponsored oppression, STIR, 29.08.2024

³ Manu Sharma, İz Öztat’s 'Rest' explores art’s power to fight state-sponsored oppression, STIR, 29.08.2024









SAHA Yazı Dizisi kapsamında desteklenmiştir /

Supported by SAHA Art Writing




Comments


bottom of page