Bu yazıyı 2022’de kaybettiğimiz, HHL Turkey ekibinin yetenekli üyesi canımız Dilara Gül anısına armağan etmek isterim.
Hip-hop büyük bir alt kültür hareketi. Bu hareketin en büyük motivasyon kaynağı bir araya gelmek. Bu bir araya gelişin en güçlü tarafıysa herkese kendi farklılığı ve özgünlüğünde bir yer açmak. Bu yer, hayal gücünü, hikaye anlatmayı, doğrudan bedeni kullanmayı kapsayan çok çeşitli bir ifade etme yeri. Dans ailesi edinen mi dersiniz, kendine bir yaşam amacı bulan mı dersiniz. Hatta bunu bir terapi olarak gören pek çok kişi için bir “ev” yeri sayılabilir bu kültür. Kültüre ait en çarpıcı bileşen birbirinden öğrenmeyi -yani akran mentörlüğünü- benimseyen değerleriyse onu toplumsal dönüşüm için çok kuvvetli bi potansiyel olmaya taşıyor.
Şimdi biraz da bu alanı kadınlara ve kız çocuklarına özelleştirmenin öneminden bahsedeyim. Kültürün motivasyonları o kadar güzel bir harmoni yaratıyor ki, bu mentörlük fikri aslında rol model alma, ilham kavramlarını güçlendiriyor. Kalbinize düşen ilk heyecanları ve onu öğrenmeye duyduğunuz isteği düşünün bi’: size ne fiziksel olarak,ne de başka bir açıdandan benzemeyen birine karşı bir bağ geliştiriyorsunuz ve onun yapabilme gücü sizi harekete geçirebiliyor. Ne var ki bir kız çocuğu iseniz hayal dünyanızı küçültmenizi, mümkünse daha az ses çıkarmanızı bekleyen bir toplumda yetersizlik ve değersizlik hissi içselleştirilebiliyor. Bu da belki biz genç kadınları basmakalıp başarılı olma hallerinin hayaletleriyle savaşıp durmaya itiyor olabilir.
Sokak kültürü olarak sokaktan, yani gerçek hayattan beslenen bir hareket olduğu için hip-hop, kurallara göre oynamak istemeyen özgürlük düşkünlerine kendi sesini çıkarma gücü veriyor. Kadınlar ve queerler de kendi sesini özgürce çıkarma ihtiyacına cevap olarak her ülkede kendi alt gruplarını oluşturarak alanı kadınlara, kız çocuklarına ve queerlere erişilebilir kılıyor. Benim de bir parçası olduğum Hip-Hop Ladies Turkey ekibi Türkiye’de yaptıkları ilham verici organizasyon ve atölyelerle kız çocukları ve genç kadınlara kendi çeşitlilikleri, yapabilirlikleri ile tanışma alanı açıyor. Farklı şehirlerden kızların ulaşabilecekleri bir merkez oluşturarak, dans aracılığıyla kocaman bir bağ ağı yaratmış oluyor. Bu güzel oluşuma emek veren herkesle konuşma fırsatım olamadı, ama karşınızda Istanbul Street Dance Carnival ve Hip Hop Ladies Turkey’nin kurucu koordinatörü Duygu Etikan ve ekipten Gülay Firuze Tezcan ile Leila Azimpour’la yaptığımız samimi sohbet var. Keyifli okumalar.

Nazlı Durak: Merhaba Duygu, Hip-Hop Ladies Turkey’nin bir araya geliş hikâyesi neydi?
Duygu Etikan: Biz 2018 senesinin sonlarına doğru bir araya geldik aslında. Birbirini tanıyan, dans etkinliklerinde, çeşitli projelerde hep beraber dans eden kadınlardık,birbirimizden güç alıyorduk. Bir isim altında henüz buluşmamışken dolaylı olarak kız çocuklarına ulaşıyorduk. Mesela bir araya gelip video çektiğimizde, bize ulaşan kız çocukları ve genç kadınlar oluyordu, onlar da kendi videolarını bizlerle paylaşıyorlardı geri bildirimlerimizi duymak için.
2018 senesine dönersek, ben bir koreografimi sergilemek için New York’a Ladies of Hip-Hop Festivali’ne davet edildim. Oradayken kadınların birlikte grup olarak katıldıklarını fark ettim. Çok fazla sayıda kadınlardan oluşan hip hop dans grubu vardı. O zaman ne kadar güzel, güçlü bir şey bu demiştim. Dernek ya da vakıf da değillerdi, yalnızca bir araya gelip beraber üretim yapan bir oluşum olmaları bana ilham vermişti. İşte bizim de bir grup olmaya karar verip projeler üretmemizin temelleri buna dayanıyor diyebilirim. “Biz birbirimizi uzun senelerdir tanıyoruz, çok fazla kız çocuğu ve kadınla da çalışıyoruz, bunu bir grup halinde ilerletsek mi?” diyerek başladı. Önümüze proje başvuru fırsatları çıktığında değerlendirmeye başladık. Türkiye genelinde daha fazla kız çocuğuna ve kadına nasıl ulaşabiliriz diye düşünmeye başladık. Ladies of HipHop festivalinden çok ilham aldığımı söylemiştim, onun etki gücünü Türkiye'de görmek için festival de yapmaya başladık “Urban Spirit. Kendi Instagram hesabımızı oluşturduk @hiphopladiesturkey. Halen de aktif bir şekilde çalışmalarımız, festival, organizasyonlar ve atölyeler şeklinde devam ediyor. Yurt dışından da birçok kadın danscıyı projelerimize davet ediyor ve ortak projeler yürütüyoruz.
N.D. : Peki bu Kültür için Alanla olan işbirliğinden, festivalden ve dijital olarak düzenlediğiniz dans yarışmasından biraz bahseder misin?
D.E.: Kültür İçin Alan desteğiyle gerçekleştirdiğimiz Güçlü Adımlar projesi, İstanbul dışında Diyarbakır, Antep, Urfa, Mardin ve İzmir’de kız çocuklarıyla ve genç kadınlarla buluştuğumuz dans aracılığıyla onların özgüven geliştirmelerini, kendilerini ifade etmelerine alan açtığımız bir proje. Sadece dans değil, graffiti yapanlar, beatbox yapanlar da oluyor. Hiphop kültürünü oluşturan diğer unsurları da kullandığımız bir bütün aslında. Hip-hop’ ta din, dil, ırk gibi ayrımlar olmaksızın bir araya gelme motivasyonu olduğundan düzenlediğimiz atölyelerin en büyük kaynağı da bu diyebilirim.
Urban Spirit Dans Festivali – HipHop’un Dansçı Kadınları dansla birlikte kız çocukları ve kadınlara kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri bir platform yaratmak amacıyla ortaya çıktı. Proje kapsamında Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından bir araya gelen katılımcılar , başarılı ve tecrübeli kadın dans eğitmenleri ile çalışmalar gerçekleştirerek yaratıcılıklarını özgürce ortaya çıkarma imkanı buluyorlar. Etkinlikte dört farklı street dans atölyesi, dans yarışmaları, yerli ve yabancı kadın koreograf ve dansçıların dans şovları yer alıyor. Dans atölyeleri kadın erkek herkesin katılımına açık.
Her sene ‘Dansın Yaratıcı Kadınları’ diye bir online dans yarışması düzenliyoruz. Bunu da sadece bir şehirle sınırlı kalmasın, Türkiye’nin birçok yerindeki kız çocuğuna ulaşalım, onlar da bize ulaşsınlar yeteneklerini bizimle paylaşsınlar, isterlerse bize soru sorsunlar ve kendilerini istedikleri stilde geliştirebilirsinler diye yapıyoruz. Bizim için ayrı bir önem arz ediyor bağ kurmak açısından. Bu sebeple düzenli olarak yapmaya çalışıyoruz.
N.D.: Bu oluşumun varlığının etkisini görüyor musun ? Belki bir anı varsa paylaşmak ister misin?
D.E.: Kendimizi geliştirmek, büyümek bizim için çok önemli. Gittiğimiz her şehirde bambaşka kültürlerle, sosyoekonomik yapılarla karşılaşıyoruz. Onlarla bir araya gelirken bazen fark ediyoruz ki, kimisinin kalemi daha güçlü: Bu şekilde rap yazma atölyesi de bu şekilde düzenlemiştik. Doğaçlama üzerine- biz freestyle diyoruz- çalışmalar yaparak onların kendilerini ifade etmelerini destekleyen çalışmalar yürütüyoruz. Burada en güzel şey iletişimin devam ediyor olması. Bize videolarını gönderiyorlar ve üzerine konuşuyoruz mesela. Böyle bir bağ oluşuyor diğer şehirdeki kız çocuklarıyla.
N.D.: Peki son zamanlarda ilgini çeken sana dans dışında farklı neler iyi geliyor?
D.E.: Aslında sadece son zamanlarda değil ben genelde dans dışında farklı sanat dalları ile de çok ilgileniyorum. Ruhuma çok iyi geliyor. Özellikle hem yurtiçinde hem yurtdışında çağdaş sanat müzeleri çok ilgimi çekiyor, bana ilham veriyor. Sinemaya gitmek (bağımsız filmler ve belgeseller başta olmak üzere) , tiyatro ve müzikaller izlemek… Her ne kadar şu anda şartlar çok zor olsa da olabildiğince seyahat etmeye çalışıyorum. Farklı kültürlerden insanlarla tanışmak ve sohbet etmek de beni çok mutlu ediyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~

N.D.: Selam Gülay, bir süredir Almanya’da yaşıyorsun ve daha çok yeni anne oldun. Şöyle bir başa sararsak bu süreç nasıl geçti? Dansla ilişkinde neler değişti ya da değişecek sence?
Gülay Firuze Tezcan: İki yılı geçti Almanya’da yaşamaya başlayalı. Çok yeni anne oldum. Başlarda hayatta kalmak yani para kazanmak ve ev bulmak önceliğimdi. Hani “Haydi danstan para kazanayım.” gibi değildi. Tam zamanlı işe girdim ve dansa çok vakit ayıramadığım bir zaman oldu. Showlara çıktım, bir şeyler yapmaya çalıştım vakit buldukça. Münih’te bir çevre edindim bu sayede, ama Münih’in dışına çıkamadım. Ve kendime göre daha yavaş ilerledi bir şeyler burda. Dansın değeri de çok daha farklı Türkiye'ye göre. Elimizde olmayan şeyler daha fazla olduğu için belki, daha yaratıcı daha çok emek veriyoruz diye düşünüyorum. Burada emek veriyorlar tabi ki ama mesela ders verirken gençlere fark ettiğim, elinde olan şeyin değerini bilmezsin ya çok açık değillerdi yani, Türkiyedeki gençlerde gördüğüm o ateşlilik yoktu. Ya da burada bunu tutturmak için gerçekten Almanya’da gezip bir sürü etkinlik ve yarışma gibi şeylere katılıp ismini duyurmak gerekiyor. Ben hayatta kalmayı önceliklediğim için tam zamanlı işte çalışırken buna vaktim olmadı. Annelik beni hiç durdurmadı, hamilelik sürecim de öyle. Ders vermeye devam ettim yedinci ayıma kadar. Burada ders veriyorsan vergi ödüyorsun mesela, ödemezsen ceza yersin. Böyle şeylerden dolayı önceliğim hayatta kalmaktı. Haftada iki gün ders veriyordum tam zamanlıişimin yanı sıra ve vakit buldukça etkinliklere katılıyordum.
N.D.: Türkiye'de Hiphop Ladies Turkey dışında Dilara’nın da içinde olduğu Eternal.Fem grubunun da bir parçasısın. Biraz bu iki grupla olan ilişkinden bahsedebilir misin? Nasıl yolun kesişti ve neler olmakta..?
G.F.T.: Hiphop Ladies Turkey ile bir sürü proje yaptık ve daha uzun süreli biraz daha iş bazlı bir ilişkimiz var. Elbette bir arkadaşlığımız da var birbirimizi kolladığımız, arayıp sorduğumuz ama odağında iş olan, daha aktif ilerleyen bir grup benim için orası. Eternal.Fem ise; ruhumuza hitap eden bir gruptu. Pijama partisi diyorduk biz kendi aramızda yaptığımız sessionlarımıza. Üç kız oluşturmuş bu grubu, üç kız çocuğu diyeyim. Çünkü içimizdeki çocukları rahatça özgür bırakma ihtiyacımız vardı. Birbirimizi yargılamadan, birbirimizi ateşlemek, gaza getirmek için mesela rüyalarımızdan bahsetmek için bir araya gelen daha arkadaş grubu gibiydi. Hala da öyle, maalesef Dilara’yı kaybettik sadece.. Ben Almanya’ya yeni taşındığım sıradaydı. Şimdi ben ve Sude varız. Biraz da bocaladık açıkçası, birlikte olamamaktan da olabilir. Yine de bağımız çok güçlü. Dilara’yı kaybettiğimiz zaman da onu anmak, hatırlamak için çok konuşuyorduk üzerine, fakat yine de eskisi gibi devam edemez olduk. İstediğim gibi temsil edemeyecek duruma geldim. Dediğim gibi ilk soruyla da bağlantılı, hayat kurmaya çalıştım. Şimdi annelik sürecine girdim derken biraz kendi zamanımı almam gerekti. Umarım Eternal.Femi ve HipHop Ladies Turkey ekibini daha iyi temsil edeceğim zamanlar olur.
N.D.:HipHop Ladies Turkey ekibiyle kız çocuklarıyla yaptığın çalışmalardan değinmek istediğin bir anı var mı?
G.F.T.:HipHop Ladies ile yaptığımız çalışmaların en sevdiğim yönü, ihtiyacı olan insanlarla- yani ihtiyacı olan dediğim dansa ihtiyaçları olan değil- böyle sanata, duyguya ve yaşadıkları olumsuz şeyleri dışarı vurma ihtiyacı olan kız çocuklarıyla çalışmalar yaptık. Bu hem onlar için hem de bizler için çok büyük fayda sağlıyor. Yani her gittiğimiz yerde, ben kendi adıma söyleyeyim her bir gittiğim yerde o çocuklara biraz bile olsa ilham verebilmek, o an için mutlu etmek, o an onların keyif almasını sağlamak çok önemliydi ve ben çok besleniyordum bu durumdan. Umarım onlar da beslenebiliyordu. Yaptığım sanatın bir anlamı olduğunu, bir işe yaradığını hissediyordum. Dans beni besliyordu mesela ve başkalarının da bundan beslenmesi için paylaşmak çok iyi geliyordu. Özellikle kız çocukları ile bunu paylaşmak. Benim için çocuklarda kızlar ve oğlanlar diye bir ayrım olmuyor aslında. Sadece kız çocukları toplumun bakışıyla hassas, utangaç ve güçsüz olduğuna inandırılıyorlar. Kendilerini açabilecekleri, kendileri gibi olabilecekleri tatlı bir alan açıyoruz bence onlara. Güçlü kadınlar görmeleri, yani ben ekibi böyle görüyorum, adlandırıyorum. Böyle özgüvenli ve güçlü bir şekilde kız çocuklarının karşılarında durduğumuzda, onların da huzursuzluklarının ve hassas kalıbına sokulmanın dışına çıkabilecekleri bir potansiyelle buluştuklarına inanıyorum. Bana bu çok iyi geliyordu.
N.D.: Dansçı olarak ve eğitmen olarak bir sürü başarı elde ettiğini düşünüyorum. Özellikle seninle arkadaş olarak birebir yaptığım konuşmalarda çok ilham alıyorum bakış açınla ilgili. Etkilendiğin, ya da takip ettiğin bir felsefe ya da pratik var mı merak ediyorum.
G.F.T.:Teşekkür ederim :) Başarı anlayışımıza göre değişir, yani bu kelimeyi ne için kullandığımız. Ben aslında herkesin yaptığı kadarını yaptım. Daha fazlasını yapabilirdim gibi hissediyorum her zaman ama daha fazlasını yapmak istiyor muyum şu an emin değilim. Çünkü başarı anlayaşım Almanya’ya geldiğimden beri değişti. Battle kazanmak, sanatçılarla çalışmak, projelerde bulunmak vs. bunlar eskiden benim başarı kabul ettiğim şeylerdi. Şimdilerde battle kazanmak, çok iyi bir dansçı olmak değil de; kendi içimde huzurlu, mutlu ve kendimi kabul eden, dans ettiğim şekli, olduğum kişiyi kabul eden; yani buna başarı diyebiliyorum daha çok. Kendi iç yolculuğumu bir başarı olarak görüyorum. Benim için en önemli şey, karakterimle ilgili birçok soru işareti vardı yine bu başarıları elde ettiğim süreçte. Yani yine ben ben olmaya devam ediyordum, fakat etrafımda çok fazla enerji vardı beni ben olmaktan çıkartan. Şimdi kendimi daha kabul eden ve onaya ihtiyaç duymadan, hoşlanmadığım bir şeyi söyleyebilme açık yürekliliğini ben başarı olarak görüyorum. Bugün böyle dans ediyorum ve bunu kabul ediyorum, bu kabul etme yolculuğunu da başarı olarak görüyorum dediğim bir yerdeyim. Ya da buraya tek başına gelip bir hayat kurmuş olmayı, evlenip çocuk sahibi olmuş olmak bugünün Gülay’ının başarısı. Hani, eskiden battle kazanayım, sanatçılarla çalışayım, sahnede olayım gibi bir şeyleri çok yaşadım, evet çok güzellerdi ama çok anlık, kısa mutluluklardı. Sürekli devam etmen, sürekli o şeyi tutuyor olman- yani o maske gibi- bu bana çok yorucu geliyordu. Orda bıraktığım için mutluyum. Her şeyin artıları ve eksileri var. Şimdi daha sessiz ve sakin bir hayat yaşıyorum ve bu beni tatmin ediyor. Pratiğimi de kendim için yapıyorum, daha popüler olan şeyler üzerinden değil de mesela bugün ne başarmak istiyorum sorusuyla yola çıkıyorum. İnsanların “Wow!” diyeceği şeyleri yapabilmek değil de; güvenli alanımın dışına çıkabildiğimde, antrenman yapabildiğimde, küçük gelişimler kaydettiğimde bunlar benim kendi yolculuğumun başarıları oluyor.
N.D.:Almanya’da aktif olarak battle, yarışmalara katılıyorsun kadınların görünürlüğünü destekleyici neler fark ettin ?
G.F.T.: Ben kadın ve erkek olarak ayırım yapmak istemiyorum, her iki tarafın da kendine has bir güzel dışavurumu var. Eğer samimiyse benim için önemli olan kısım bu. Burada hem kadın hem erkek dansçı olarak çok samimi insanlar var ve her iki taraftan da çok desteklendiğim oldu. Burda da erkek egemenliği, egoları var. Desteklemeyen, kabul etmeyen ama çoğunlukla daha açık görüşlü insanlar var. Yani azınlıktalar - ortamı domine edebileceğini düşünenler varsa da- kadınlar burada çok güçlü oldukları için başarı elde edebiliyorlar. Ben kendi adıma, çok fazla tecrübe edinemedim kendi şehrim dışında. Yani hala bazen heyecanlandığım oluyor battlelarda :) Deneyim yani pratik yapmak gerektiriyor rahat hissetmek için. Şimdi önceliklerim farklı ama bebeğim beni daha çok güçlendirecekmiş gibi hissediyorum. Yani beni takipte kalın :) Kendi elinden geleni yapan, bebeğimin de gurur duyacağı, dans eden bir kadın/anne olmak istiyorum.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

N.D.: Selam Leila, İran’dan Türkiye’ye uzanan güçlü bir hikayen var. HipHop Ladies ile yolunun nasıl kesiştiğinden bahsetmek ister misin ?
Leila Azimpour: Aslında Hiphop Ladies beni seçti. Bu hikayede bir karma var bence :) Özellikle Duygu, onun çok güzel bir kalbi var. Kız çocukları, kadınlar için çok şeyler yapmaya çalışıyor. Ben de İran’dayken seneler seneler sadece kadınlar için çok şeyler yaptım. Ve mesela Hiphop Ladies Turkey’i bir enerji olarak görüyorum ve o enerji burda da beni çekti, dedi ki tamam dedi senin görevin orada bitti şimdi burda yapacaksın. Duygu ile tanıştık ben Türkiye’ye geldikten sonra o ekibe katılmayı teklif ettiğinde çok heyecanlandım ve mutlu oldum. Hiphop Ladies Turkey bana çok şey kattı, tecrübeler yaşadım yeni şeyler öğrendim.
N.D.: Peki Hiphop ile nasıl tanışmıştın ?
L.A.:Çocukken, abimden dolayı. İran’dayken yolum hep dansçılarla oldu. Partilerde, tabi underground oluyor hepsi, görüyordum kafasının üzerinde dönenleri, hatta düğünlerde görüyordum. Doğum günü partilerinde dansçı ekipler gelip akrobatik şeyler yaptığında çok ilgimi çekmişti. Ablam da eski dansçı. Ablam da çok destek verdi bana. Biz de breaking’e techno deniyordu. Hocalar buldum, dersler almaya başladım. Sonra araştırdıkça hiphop kültürüyle de tanıştım. Sonra bir hocanın dersine gittim Tahran’da. Ben o zaman Kerec’de yaşıyordum. Şöyle düşün Beylikdüzü’nden Levent’e gidiyorsun. Babamla gittik. Ailem beni çok destekliyordu. Dansın yasak olmasına rağmen. “Dansı öğrenmek istiyorsan bale yapman gerekiyor.” demişti o hocam, o şekilde baleye başlamıştım. Bale İran’da yasaklı değil. Tiyatrolarda gösteriliyor. Diğer dans türleri hareket olarak geçiyor ve erkekler dans edebiliyor. Tabi ki sokakta dans etmek yasak, özellikle kadınlar için. Kadınlar ve erkeklerle dans edemiyor. Tiyatroda olacaksa ona göre kıyafetlerin kapalı olması gerekiyor.
N.D.: Artistik yolculuğunda sana ilham veren şeylerden bahseder misin?
L.A.: Çok şey var aslında. Karakterlerden ilham alıyorum. Hareket anlamında değil, hayatımdaki insanlardan, özellikle vazgeçmeyen, zorluklara rağmen direnen, kendilerini kurban gibi görmeyen insanlardan çok ilham alıyorum. Evet zorluklar yaşayabilirsin, fakat başını eğmene gerek yoktur. Mesela benim bir öğrencim var, motorla ciddi bir kaza geçirmişti. Hayatını dansla geçiriyordu. Oryantal dansı yapıyordu. Bu kazadan iki ay sonra ameliyattan çıktıktan sonra “Ben iyileşeceğim hocam inanıyorum.” dedi. Bana video atıyor, yatakta whacking yapıyor. Ona dedim ki “Bu mücadelene hayran kaldım senden ders alıyorum!”. Kendine acımıyor, zorluklarla başa çıkması bana çok güçlü bir ilham olmuştu. Etrafımdaki insanlar çoğunlukla bana ilham veren şey diyebilirim. Birinin nasıl ”Hayır.” diyebildiğini görmek, başkasının bir durumla başa çıkma potansiyeli bunların hepsi bana bir şeyler öğretiyor. Anlayışsız, kötü insanlarla olduğum zaman neyi yapmamam gerektiğini öğreniyorum.
N.D.: Geleneksel danslarla ilgilendiğini biliyorum. Nasıl bir bağın var? (yüzü kocaman gülüyor)
L.A.: Şöyle ki zaten geldiğim yer İran ve kökenim Azerbaycanlı. O müzik, Azerbaycan müziği, dansı o atmosfer bana kökenimi hatırlatıyor. O dansı ederken içimde bir şeyler oluyor sanki, babaannemi bile bana hatırlatıyor. Çok şeyi hatırlatıyor, bazı şeyleri unutmamamı sağlıyor. Nerden geldin, kimsin o kültür denen şeyi sana anlatıyor. Ben onu seçmedim ama çok iyi hissettiriyor. Halay çektiğim zaman mesela çok mutlu oluyorum. Kökensiz bir şey yapmıyorum, bana kim olduğumu hatırlatıyor. Hem Kürt İranlıların hem Azeri İranlıların halk danslarını biliyorum. Benim için yemek kokusu gibi bir şey.
N.D.:Kadınları ve kız çocuklarını bir araya getiren oluşumlar, etkinlikler var mı İran’da?
L.A.: Evet var oluyor ama Hiphop Ladies Turkey gibi bir oluşum yok. Bide ne yazık ki kadınlar kamusal olarak dans edemedikleri için yanlış bir rekabet var kendi aralarında. Battle, cypher gibi şeyler oluyor birileri inisiyatif alırsa organize ederse ama çok fazla değil.
N.D.: İran’da hiphop kültürü en çok hangi alanda daha ana akımda?
L.A.: Rap alanı daha baskın. Çok iyi graffiti sanatçıları da var. Belgeseller var. Hatta İran New York undergroundundan daha önde diyebilirim (gülüyor). Sokakta olmak yasaklara rağmen çok güçlü bir şey çünkü.
**** Hip-Hop Ladies Turkey instagram hesabını takip ederek bu harekete destek olabilirsiniz.
Güçlü Adımlar Projesi için; https://kulturicinalan.com/projeler/guclu-adimlar-3/
Istanbul Street Dance Carnival http://www.streetdancecarnival.com/index.htm
Eternal Fem https://www.instagram.com/eternal.fem/
Moovngroov https://www.instagram.com/moovngroov_studio/
Commentaires