top of page

Dalgalar Arasında Hatıralar: Elena Christodoulidou ile Goodbye Beaches Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Maya Çelem
    Maya Çelem
  • 3 saat önce
  • 4 dakikada okunur

26 Eylül 2025’te, 7. İstanbul Fringe Festival kapsamında  Alan Kadıköy’de Goodbye Beaches adlı dans performansını izleme fırsatı buldum. Salona adım attığınız anda sahnenin tasarımı, sizi bir sonbahar akşamından sıcak bir yaz günü ve deniz kıyısında küçük bir tatil sahnesine taşıyor. Sahne tasarımı ve kullanılan objeler, minimalist bir estetikle izleyiciyi hafıza, kayıp ve yeniden keşif temalarına yönlendirirken, atmosferi sessiz ama etkili bir biçimde tamamlıyor. Performans boyunca altı kadın dansçının birlikte kurduğu hareket dili, bireysel ve kolektif deneyimlerin izlerini sahneye yansıtıyor; hafızanın izleri, tanıdık bir hüzün duygusuyla sahnenin her noktasına dokunuyor. 


Performansın fikir, koreografi ve yönetmenliğini üstlenen Elena Christodoulidou, Kıbrıs kökenli bir dansçı, koreograf ve sanat yöneticisidir. Londra, Atina ve New York’taki profesyonel eğitimlerinin ardından hem Kıbrıs’ta hem de uluslararası sahnelerde birçok projeye imza atmış, Egomio Cultural Centre’ı kurarak çağdaş dans alanında araştırma ve performans platformları yaratmıştır. Bu röportajda Christodoulidou ile Goodbye Beaches’in yaratım sürecini, sahne ve kostüm tasarımındaki kararlarını ve performansa yüklediği tematik anlamları konuştuk.


Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz
Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz

Maya Çelem: Öncelikle Goodbye Beaches’in yaratım sürecini sormak istiyorum. Bu eseri yaratırken hangi kaynaklardan ilham aldınız? Sanatsal olarak farklı eserlerden veya belirli deneyimlerden beslendiniz mi?


Elena Christodoulidou: Goodbye Beaches, Atina’daki misafir sanatçı programım sırasında ortaya çıktı. Atina’da bir ay geçirdim ve sabah saat sekizde otobüse binerken, sabah yüzmelerinden dönen yaşlı kadınların sayısına şaşırdım. Onlarla konuşmaya, peşlerinden gitmeye başladım. Aralarındaki bağ ve dostluktan çok etkilenmiştim.



Maya Çelem: Performans, kadın varlığının gücü, kayıp, hafıza, aşk ve özgürleşme temaları üzerine kurulu. Bu temaları sahneye taşımak sizde hangi duyguları uyandırdı?


Elena Christodoulidou: Oldukça zorlayıcı bir yaratım süreciydi. Altı genç dansçıyla birlikte çalışmak ve kendimizi yaşlanırken, arkadaşlarımızı kaybederken, yaşlılığın sıkıcı ve zor yanlarında anlam bulmaya çalışırken hayal etmek; bize hem bir empati kazandırdı hem de çevremizdeki yaşlı insanlar hakkında yeni bir düşünme biçimi sundu. Üçüncü yaş grubu bireylerinin sıklıkla istismara uğradığı, en yakınları tarafından unutulduğu ve sanki hiç genç olmamış, başkalarına onca değerli zamanlarını sunmamış gibi yaşadığı toplumlarda —Yunanistan ve Kıbrıs gibi— var olmak bu süreci daha da derinleştirdi.



Maya Çelem: Sahnede altı kadının bir arada var oluşuna ve birlikte hareket edişine tanık oluyoruz. Konsept ile düşünüldüğünde, bunu izlemek gerçekten duygusal bir deneyim. Gösteri boyunca özellikle dikkatimi çeken şey ise dansçıların birbirlerini sıklıkla kucaklamalarıydı. Bunun koreografi içindeki anlamı nedir?


Elena Christodoulidou: Dokunmak çok kıymetli bir şey. Başkalarıyla bağ kurmak, aynı zamanda kendinle derin bir bağ kurmaktır. Gözlerimizi kapattığımız anda, sanki tüm hayatımız gözlerimizin önünden geçiyormuş gibi iç dünyamıza dalarız. Duygularımızı harekete geçirmek, içimizde unutulmuş parçaları uyandırmak, hislerimizi ve zihnimizi kımıldatmak için birbirimizi tutmanın, o hareketsizliğin içinde kalmanın dinginliğine ihtiyacımız var.


Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz
Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz

Maya Çelem: Yanılmıyorsam performanstaki “deniz” metaforu hem özgürleştirici hem de ürkütücü bir öğe olarak ele alınıyor. Sizce bu zıtlık nasıl bir etkileşim yaratıyor? Atina şehri ve deniz metaforu performansta nasıl bir rol oynadı?


Elena Christodoulidou: Bu çalışma Atina’da ilham buldu. Atina benim yaşadığım şehir olmadığı için, o derin maviliğin her anını gözlemliyor ve sindiriyordum. Su arındırıcıdır; deniz ise bir süreliğine kendimizi unutabildiğimiz, ufkun tadını çıkarabildiğimiz, sınırları olmayan bir dünyanın içinde var olabildiğimiz bir yerdir. Deniz, hayal kurabileceğimiz, ruhu canlandıran sesleri dinleyebileceğimiz ve özgür hissedebileceğimiz bir mekândır. Derin deniz hem korkutucudur hem de özgürleştiricidir; o enginliğe “dalmak”, hayatın tüm korkularını aşmak gibidir.



Maya Çelem: Goodbye Beaches için sahne tasarımınız ve kostüm seçimlerinizden bahseder misiniz?


Elena Christodoulidou: Sahne ve kostüm tasarımcısı Eleni Ioannou, hikâyeyi, karakterleri ve yaratmamız gereken imgeleri gerçekten derinlemesine dinledi. Performans yaşlı kadınlar üzerineydi, bu yüzden günlük kadın elbiseleri ve elbette mayo seçiminde gerçekçi bir yol izledik. Plastik sandalyeler, çakıllar ve sahne düzeni, eserin geçtiği minyatür bir plaj atmosferi oluşturuyordu. Bir dansçı tarafından kullanılan karpuz mutluluğu, rahatlamayı ve dostluğu simgeliyordu. Kil ise zamanı, kırılganlaşan ve zayıflayan bedenleri ifade etmek için kullanıldı.



Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz
Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz

Maya Çelem: Performansın bir bölümünde dansçılardan birinin mikrofona konuştuğunu görüyoruz. Bu bölümün anlatı içindeki işlevi nedir sizin için?


Elena Christodoulidou: Mikrofon, dansçıların dansının "hafızası" olarak kullanılır. Mikrofonu kullanan dansçı hareketsizdir ve metnin en önemli kelimelerinden bazılarını tekrarlar. Bu, dansçılara performans açısından yeni bir katman katan bir unsurdur.




Maya Çelem: Kayıp teması—ve bunun uyandırdığı hüzün—performansta oldukça belirgin hissediliyor. Bu tema sizin için eser boyunca nasıl bir şekilde açılıyor? Kaybı hangi yönleriyle keşfetmek istediniz?



Elena Christodoulidou: Kayıp yaşamak şok edici bir duygudur. Erkek dansçıların olmaması bilinçli olarak seçildi; çünkü çalışmayı araştırırken takip ettiğim tüm kadınlar eşlerini ya da partnerlerini zaten kaybetmişlerdi. Tüm bu kadınların, kayıp ve hüzünün farklı evrelerinde olmalarına rağmen birbirlerini pek çok şekilde desteklemeleri bana çok ilginç geldi. Öfke, inkar, kaybı aşma çabası ve kabullenmeyi görebiliyordum, ancak hayat yine de akıp gidiyordu. Hayatta kayıptan söz etmek, hayatın erken evrelerinden itibaren bunu deneyimlemek, tüm aşamalardan geçerken kendimizi kaybetmememizi sağlıyor.



Maya Çelem: Altı kadının birlikte yol alması imgesi güçlü bir bağ hissi uyandırıyor. Bu bağ yaratım süreci boyunca nasıl inşa edildi ve bir sanatçı olarak sizin için en önemli görünen yönleri nelerdi?


Elena Christodoulidou: Kadınlar her zaman birbirlerine kucak açabilir, bununla beraber süreç boyunca derin duygular oluştu. Yaratım süreci bazen zordu çünkü bizleri etkileyen duyguları ve anıları gün yüzüne çıkardı; ancak insan duygularımızın yeni parçalarını deneyimleme güvenini de verdi. Tanıştığım kadınların öznel gerçeklerinden yola çıkarak, Goodbye Beaches’i öğrenmeyi, hissetmeyi, ifade etmeyi, sahnelemeyi ve paylaşmayı başardık.



Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz
Fotoğraf: Hacer Irmak Yılmaz



_____________________________________


Fikir, koreografi, yönetmenlik: Elena Christodoulidou


Dansçılar: Anna Nicolaou, Julie Charalambidou, Elina Karacosta, Zoe Eleftheriou, Joanna Savva


Müzik: Haris Sophocleous


Kostümler, sahne düzeni: Eleni Ioannou


Işık tasarımı: Christos Gogakis







ree





Yorumlar


bottom of page