top of page

Görünenden Çok Daha Fazlasını Söyleyen Bir Performans: Köçeklik

  • Yazarın fotoğrafı: Atilla Barutçu
    Atilla Barutçu
  • 25 Haz
  • 6 dakikada okunur

On yılı aşkın süredir Zonguldak’ta yaşayan biri olarak köçekliğin unutulmaya yüz tutmuş bir gelenek olduğunu söylemem ne yazık ki yanlış olmayacak. Çok değil pandemiden önce, Zonguldak’ın da dahil olduğu bazı Batı Karadeniz Bölgesi şehirlerinde bir yerden bir yere giderken bir köçek performansına denk gelmeniz veya evinizde otururken dışarıdan köçek müziği duymanız çok olasıydı, özellikle düğün sezonunda. Bu yüzden o zamanlar köçeklik üzerine yürüttüğüm bir araştırmanın saha çalışmasını yaparken hiç zorlanmamış, görüşme yapmak üzere pek çok köçeğe rahatlıkla ulaşmış ve çeşitli köçek performanslarını gözlemleme olanağı bulmuştum. Ne var ki o zaman dahi bazı köçekler görüşme esnasında işlerinin iyice azaldığını, pek çok arkadaşının ve yeni neslin artık köçeklik yap(a)madığını ve bu geleneğin zamanla unutulacak olmasından endişe ettiklerini belirtmişlerdi.


Birkaç yıl önce Fransa’dan gelip köçekler üzerine bir proje yürütmek isteyen (ve bu yazı dahilinde fotoğraflarını paylaşmama izin veren) Claire’in fotoğraf çekimleri için köçeklere ulaşmada kendisine aracılık etmeye çalıştığımda köçeklerin bu endişelerinde haklı olduğunu üzülerek gördüm. Artık bu performansı sergileyenleri bulmak hiç de kolay değildi. Çünkü gençlerin köçeklik yapmak istememesinin yanı sıra düğün sezonunda bu performansa alan açan kişiler de iyice azalmıştı. Bu bölgeye ait “köçeksiz düğün olmaz” günleri geride kalmıştı ve köçeklik git gide unutulur olmuştu. Bugün öğrencilerime köçek performansından bahsettiğimde köçeğin ne olduğunu bilmeyenler çok oluyor. 


Claire Corrion, Temmuz 2021, Araç/Kastamonu
Claire Corrion, Temmuz 2021, Araç/Kastamonu

Köçekliği yaşatmak ve köçek performansının ne olduğunu yeni nesillere aktarmak, bu performansın işaret ettiği anlamlar açısından oldukça önemli diye düşünüyorum. Bir cinsiyet kategorisi olarak erkeklik inşasının sürekli olarak kadınlığın ve kadınsı özelliklerin reddi, dışlanması ve aşağılanması üzerinden beslendiği söylenirken köçekliğin günümüze kadar gelen (kısmen) kabul görmüş bir gelenek olması dikkate değer. Geçmişinin 16. yüzyıla kadar dayandığı düşünüldüğünde, 500 yıldır süregelen bir performanstan bahsediyoruz. Ancak bu uzun geçmişe rağmen köçek performansını ele alan yazılarla çok sık karşılaşmıyoruz. İlk olarak seyahatnamelerde bahsi geçen köçeklere son yıllarda tarih kitaplarında, Osmanlı araştırmalarında veya tiyatro yazınında rastlayabiliyoruz. Köçeklere rastladığımız bu metinlerden bazıları da ne yazık ki eril bir dille yazılmış, cinsiyetçi ve homofobik ifadeler içeren metinler olabiliyor. Ve yine ne yazık ki Metin And ve Refik Ahmet Sevengil gibi önemli araştırmacıların yaklaşımları bu duruma bir örnek.  


Bu yaklaşımların temeli köçeklerin ortaya çıktığı tarihsel süreçten ve performansın o süreçteki özelliklerinden kaynaklanıyor. Köçeklerin nasıl ortaya çıktığına yönelik yorumlar farklı kaynaklarda hemen hemen aynı çerçevede şekillenir. İslam dininin sirayetinin yüksek olduğu toplumsal düzende kadınların ve erkeklerin bir arada eğlenememesi, bugün “karşı cinse” atfedilen kıyafetlerle ve bedensel hareketlerle sergilenen pek çok performansın kökeni olarak düşünülür. Kadına yer olmayan erkek eğlencelerinde, oğlan çocuklarının kadınlara atfedilen kıyafetler giydirilerek dans ettirilmesinin bu açığı kapadığı ve köçeklik geleneğinin temelini oluşturduğu belirtilir. Bu performansta bir nevi taklit söz konusu olduğu için sadece kıyafetler değil, beden güzelliği ve hareketliliği de ön plana çıkar. Bu yüzden ortaya çıktığı dönemde köçeklik için henüz ergenliğe girmemiş parlak yüzlü çocukların seçildiğinden ve ergenliğe girmeleriyle birlikte köçekliklerinin son bulduğundan bahsedilir. Hem sarayda hem de sokakta, meyhanelerde, kahvehanelerde erkek eğlencelerinin bir parçası haline gelen köçeklerin cinsel hizmet sunduğuna değinen kaynaklar da mevcut.


And ve Sevengil gibi araştırmacıların ayrımcı yaklaşımlarının temelini, köçek performansının ortaya çıktığı dönemki bu özelliklerine bugünden bakılarak sapkınlık gibi sıfatlar yakıştırılması oluşturur. Ancak o dönemin dinamiklerinde kadınlık ve erkeklik algısının nasıl şekillendiğini, kadın-erkek cinsiyet ikiliğinin ne derece farklılaştığını, güzellik anlayışının hangi özelliklere atıfla geliştiğini, oğlan çocuğu bedeninin kadın bedeniyle ne derece bir tutulduğunu ve köçeklerin cinsel hizmetinin hangi bağlamda ele alınması gerektiğini bugünkü kavramlar ve yaklaşımlar üzerinden değerlendirmek elbette ki doğru değildir. 


Kaldı ki köçekliğe olumsuz yaklaşımlar, köçeklerin saraydan sokağa taşıp İstanbul’un çeşitli semtlerinde popüler oldukları tarihsel dönemde de yok değildir. Öyle ki köçeklik 1857 yılında bir kanunla yasaklanır bile. Ancak yasaklanmasının altındaki nedenin doğrudan bugünkü anlamda sapkınlık, müstehcenlik veya erkek kimliğine uygun görülmeme gibi düşüncelerden öte meyhane gibi yerlerde izleyicilerin çıkardığı taşkınlıklar ve geleneksel gösteri sanatlarından Avrupa tarzı anlayışa geçiş arzusu olduğu vurgulanır. Bu vurgulardan farklı olarak son dönem ayrımcı metinler ve yasaklama girişimleri ise daha çok köçek performansının normatif cinsiyet rollerini sarsmasının verdiği rahatsızlık üzerinden şekillenir. 2018 yılında Kastamonu Belediye Başkanı’nın kültürlerinde böyle bir gelenek olmadığını iddia ederek düğünlerde ve bayramlarda köçek oynatmayı yasaklaması bu son girişimlerden biri olarak düşünülebilir. 


Dolayısıyla aslında köçeklere yönelik olumsuz yaklaşımların tarih içerisinde farklı motivasyonlara dayanması, o tarihsel dönemdeki köçeklere ve hatta cinsiyetlere dair bakış açıları hakkında ipuçları sunar. Köçek performansının özellikleri ve toplumsal etkileri de tarih boyunca sabit kalmamış ve çeşitlilik göstermiştir. Son yüzyılda gördüğümüz ve bugün az da olsa devam eden köçeklik performansı, ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki özelliklerin çoğunu içinde barındırmaz.


Claire Corrion, Temmuz 2022, Zonguldak
Claire Corrion, Temmuz 2022, Zonguldak

Köçeklik performansının günümüzdeki versiyonlarının çok daha farklı dinamiklerle ilerlediği söylenebilir. Günümüzde artık köçeklerin beden güzelliği, o eski “kadınsı güzellik” algısıyla ön plana çıkmaz. Sakal, bıyık gibi erkek(si)liğe atfedilen formlar köçekliğe engel teşkil etmez. Dolayısıyla yetişkinliğe geçiş köçek performansı için herhangi bir dezavantaj oluşturmaz, aksine yıllardır kazanılmış olan deneyime işaret etmesi açısından önem arz eder. Parlak yüzlü oğlan çocuklarından ziyade her yaştan erkekler tarafından gerçekleştirilir. Cinsel hizmet sunma durumu bu performansın bir parçası değildir. Baba-oğul olmanın daha da önem arz ettiği usta-çırak ilişkileri oldukça kıymetlidir. Ve bugün köçeklerin köçeklik performansını sürdürmelerindeki amaç, atalarından yadigâr olduğunu düşündükleri bu geleneği sürdürmek, insanları özel günlerinde eğlendirerek eğlence sektörünün önemli bir parçası olmak ve profesyonel olarak yaptıkları bu iş sayesinde para kazanmaktır.


İlk ortaya çıktığı dönemden farklılaşsa da bugün bakıldığında köçekler, sergiledikleri performansla iktidarın en müdahil olduğu alanlardan birine, normatif beden ve kimlik algısına karşı çıkıyor gibi görünmeye devam ederler. Bugün köçekler hala gelenekselleşen tanımıyla “kadın kılığında dans eden erkekler” olarak açıklanabiliyor.  Oysa ki bu tanımıyla kimilerine rahatsızlık veren köçek performansı aslında bu tanımı aşan ve görünenden çok daha fazlasına işaret eden özellikleri üzerinden okunmayı ve rahatsız edici olmasının öneminin vurgulanmasını hak ediyor. 


Köçeklik üzerine güncel yorumlar köçekliğin normatif erkeklik rollerini yıkan bir performansa işaret ettiğinde hemfikir olabilse de sonrasında bu performans yine kadınlık üzerinden, kadınsı özelliklerle açıklanan ve çoğu zaman daha önce örneklerini gördüğümüz gibi aşağılama içeren bir performans olarak ele alınmaya devam ediyor. Ya da daha iyi bir niyetle, dans ve erkeklik ilişkisi üzerinden erkeklik kimliğinin erkeksi görülmeyen bir alandaki sorunlu varlığının yarattığı farklı bir erkeklik performansı üzerinde durmakla yetiniliyor. Köçeklik aslında toplumsal cinsiyet normları temelinde düşünülecekse radikal bir karşı çıkışa işaret ediyor. Ama köçek performansının geleneksel tanımına atıfla kadın taklidi gerçekleştirdiğini ya da bir erkeklik yıkımı ve yeni bir erkeklik performansı sergilediğini düşünmekle yetinmeyip muğlaklık üzerinden cinsiyet kategorilerinin ötesinde bir alan yarattığı fikri üzerinde durmanın çok daha elzem olduğunu düşünüyorum. Çünkü cinsiyet kategorilerinin sınırlarını yıkan bu performans, aynı esnada cinsiyet kategorilerinden azade ayrı bir kimlik inşa ediyor, köçeklik kimliğini. Dolayısıyla köçekliği geleneksel tanımında olduğu gibi cinsiyet kategorileri üzerinden açıklama çabası yetersiz kalıyor. 


Köçekler, performans esnasında sarstığı cinsiyet normları ve alt üst ettiği bedensel sınırlar ile bir eşikte olma hali yaratıyor. Bu alt üst edici performans ve performans esnasında ortaya çıkan eşiktelik, köçekliği başka kategorilerle değil sadece köçeklik üzerinden açıklanabilecek ayrı bir kimlik olarak inşa ediyor. Dahası, bu kimlik inşası, cinsiyet de dahil tüm kimlik kategorilerinin inşa sürecine dair ipuçları veriyor. Çünkü köçekliğin performans esnasında, performans aracılığıyla bedenleşmesi ve bunun performansın bitmesiyle son bulması, aslında tüm kimliklerin nasıl performansla inşa ve icra edildiğini okumanın bir yolunu sunuyor. Bununla da kalmayıp tüm bu performansların sabit ilerlemediğini, sürekli değişime açık olduğunu ve hatta bir sonu olduğunu imliyor.


Benim köçeklik üzerine akademik bir çalışma yapmaya karar vermem de köçek performansının erkeklikten bağımsız ayrı bir kimlik kategorisine işaret ettiği şeklinde okunması gerektiğini düşünmemden kaynaklanıyordu. Uzun bir tarihsel geçmişi olan, cinsiyet normları bazında baktığımızda kabul edilebilirliği çok mümkün görünmese de tarih boyunca varlığını sürdürmüş bir kültürel miras söz konusuydu. Bu miras, cinsiyet kategorilerini hali hazırda istikrarsızlaştıran bir etkiye sahip olmasıyla dikkat çekiciydi. Görüşme yaptığım köçeklerin paylaşımları da bu okumamı desteklemişti. Öyle ki onlara göre de köçekliğin erkeklikle/kadınlıkla bir ilgisi yoktu. Köçek performansı bir erkeğin kadınlık performansı değil, köçeklik performansıydı. Giydikleri kıyafetler kadın eteği gibi kıyafetler değil, köçek kıyafetleriydi. Ettikleri danslar da kadınlarla ilişkilendirilen göbek dansı değil, köçek dansıydı. Yani köçeklerin sergiledikleri şey, kendilerine özgü kıyafetleri, koreografileri, müzikleri ve seyircileriyle birlikte performans esnasında inşa ettikleri köçeklikti, başka bir şey değil.


Claire Corrion, Temmuz 2021, Zonguldak
Claire Corrion, Temmuz 2021, Zonguldak

Köçeklerin performans aracılığıyla normatif cinsiyet kategorilerini sarsıyor görünmesi ve bu kategorilerin ötesinde yeni bir kimlik inşa etmesi, köçekliğe radikal bir karşı çıkışı temsil ettikleri düşüncesiyle yaklaşmayı daha olanaklı kılıyor. Bu yaklaşım, yazılı metinlerde az rastladığımız ve son senelerde toplumsal cinsiyet bakış açısıyla ele alınan çalışmaların bile az olduğu köçeklik geleneği üzerine düşünmede bize yeni kapılar aralıyor. Böylesi bir performansa ve bu performansın işaret ettiklerine, özellikle içinde bulunduğumuz politik atmosferde daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Köçeklerin eşikte sergiledikleri performansın yıktıkları ve inşa ettikleri üzerinden verdiği rahatsızlık bu yüzden oldukça değerli.  


Normlara baş kaldıran, sınırları yıkan, mevcut kategorilerin içini boşaltan ve yeni bir kimlik inşa eden performanslarıyla köçekler, bu özellikleri üzerinden kimilerine verdiği rahatsızlık sebebiyle yakın gelecekte tamamen yok olsalar dahi tarihte çoktan yer ettiler. Ve bu yer, bu performansın basitçe bir erkeğin kadın kılığında sergilediği performans olarak tanımlanmasından çok daha fazlasını hak ediyor. Çünkü radikal karşı çıkışıyla köçek performansı, bugün dayatılan kimlik politikalarının idealize ettiği ve doğallaştırdığı kategorileri istikrarsızlaştırmasıyla görünenden çok daha fazlasını söyleyen bir performansı imliyor. Köçeklerin tarih sahnesinde yüzyıllar süren varlığının unutulmaması gerektiğini vurgularken performansın kategorileri sarsan ve tüm kimlik inşa süreçlerini açık eden özelliğini ön plana çıkarmak kritik önem arz ediyor.








SAHA Yazı Dizisi kapsamında desteklenmiştir /

Supported by SAHA Art Writing







Comments


bottom of page