9 Eylül’de açılışını yaparak üçüncü yılını kutlayan İstanbul Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali’nin bu yıl işbirliği içerisinde olduğu sanatçılardan biri Vittoria De Ferrari. Dünyaca ünlü dansçı, koreograf ve aynı zamanda eğitmen bu yıl IDF kürasyonunda 12 dansçı kadını bir araya getirdiği “Bleach” performansı ile yer alacak. Vittoria De Ferrari ile kariyeri, dans üretimi, “Bleach” performansı ve doğaçlama üzerine konuştuk.
Maya Çelem: Öncelikle dansa nasıl başladığınızdan bahsedelim. Kariyerinizi dans üzerine inşa etmeye nasıl karar verdiniz?
Vittoria De Ferrari: Kendimi bildim bileli dans ediyorum. Dans her zaman oradaydı ve her zaman belliydi. 5 yaşımda dans dersleri almaya başladım, sanırım ailem 6-7 yaşımdan beri dansçı ya da koreograf olacağımı biliyordu. Bale ile başladım ama sonra birçok farklı tarza yöneldim. Henüz 8 yaşındayken sadece bale yapmıyordum; step dansı, caz ve favorilerimden biri olan geleneksel Afrika dansını da yapıyordum. Daha sonra ergenlik yıllarımda belli bir noktada yön değiştirdim, bale gibi tüm teknik dansları tamamen bıraktım ve sadece Afrika geleneksel dansına yöneldim. Bir grubun parçasıydım. Bütün bunlar memleketim İtalya'nın Genova kentinde gerçekleşti. 14-15 yaşlarımdan 20 yaşıma kadar sürekli turneye çıkıyordum. Onlarla sürekli geziyor, her yerde performans sergiliyordum. Diğer dans tarzlarıyla da her zaman iletişim halindeydim ama Afrika dansına odaklanmam öncesindeki kadar derin değildi. Daha sonra bazı ırkçılık sorunları yaşadım çünkü oradaki tek beyaz kişi bendim. Bir noktada beni dışarıda bırakmaya başladılar. Bu beni üzdü ama sonra zaten bildiğim tüm danslara geri dönme kararı aldım. Böylece baleye, modern dansa vb. geri döndüm. E-pop'u ve break dansı gerçekten çok seviyordum. İtalya'da, özellikle de memleketimde gerçekten güçlü bir break dans altyapımız var. Çünkü New York'taki Rock Steady Crew'un İtalyan break dansçılarından biri Cenovalı. Gerçekten güçlü bir b-boy grubumuz vardı ve her zaman yanlarına gider, onları izlerdim. 21 yaşımda İtalya'dan taşındım. Önce Paris'e gittim ama Paris'te dans alanı oldukça ticariydi. Estetiğe ve nasıl göründüğüne bağlı olduğu için orada istediğimi bulamadım. Dans etmek istedim, güzel göründüğüm için değil. Benim için önemli olan benim dans alanına neler verebileceğim ve dans alanının bana neler verebileceğiydi. Ve bunun sadece estetik kısmı değil. Ardından herkes Brüksel'den bahsediyordu, ben de Brüksel'e taşındım ve orada tam olarak istediğim şeyi buldum. Brüksel'deki koreograflar ve yönetmenler her şeyden önce dünya çapında ünlüydü. Gerçekten seninle çalışıyorlardı. Belirli bir özelliğiniz olduğu için sizi alan, sizi yönlendiren, size görevler veren insanlardı. Siz de onlara materyal hazırlardınız. Dolayısıyla farklı geçmişlere sahip olmanız gerçekten önemli çünkü o zaman onların koreografilerine, fikirlerine ve prodüksiyonlarına birçok farklılık katardınız. Yani temelde kariyerime bu şekilde başladım çünkü diğerlerinden farklıydım. Herhangi bir akademik çalışma yapmadım, dans üzerine okula/üniversiteye gitmedim. Zordu çünkü o zamanlar pek çok insan okullardan mezundu ve bende bu yoktu. Ayrıca ailem o zamanlar dans etmemi istemiyordu, bu yüzden gerçekten zordu. Her gün kendi antrenmanımı yaratırdım, vücudumla nasıl çalışabileceğimi öğrenmek için kendime 2 saat ayırırdım. Yani tamamen kendi kendimi yetiştirdim.
Maya Çelem: Pek çok farklı tarzda aldığınız dans eğitimlerinin yanı sıra dövüş sanatları alanında da eğitim aldınız. Dövüş sanatlarında aldığınız eğitimin dans pratiğinize etkisi oldu mu? Nasıl?
Vittoria De Ferrari: Kesinlikle! En önemlisi, dövüş sanatlarına başladığımda neden dans ettiğimizi anlamaya başladım. Eski zamanlarda insanoğlu birlikte avlanır, ateş etrafında dans ederdi, bu onları bir araya getirirdi. Bu ilişki çok eskilere dayanıyor. Dövüş sanatı, enerjinizi bulunduğunuz alana nasıl yönlendireceğinizin temel anlayışıdır. Avlanmanız gerektiğinde, saldırmanız gereken bir kişi olduğunda veya ormanda kendinizi bir hayvandan korumanız gerektiğinde söz konusu olan alandan bahsediyor olabiliriz. Yani hareket şekli enerji açısından en belirgin ve doğrudan olanıdır. Bu, tüm dans pratiğime ve hareketlerime uyguladığım bir kavram çünkü yaptığım her şeyin, her zaman olduğu gibi, net bir anlayışı ve net bir yönü var. Bunu her türlü dansa uygulayabilirim. Herhangi bir hareket dağarcığını veya niteliğini kullanıyor olabilirim ve onu nasıl yeniden üreteceğimi, neden yeniden ürettiğimi ve odağını tam olarak anladığımı biliyorum. Bu, her türlü hareket pratiğinde gerçekten verimli olmamı sağladı. Ayrıca çoğu zaman başka biriyle çalışıyorsunuz. Bu, kendinizi tanımanın en üst düzeylerinden biridir çünkü uzun yıllar kendinize odaklanmakla meşgul olduktan sonra bunun sadece sizinle ilgili olmadığını anlarsınız. Dövüş sanatlarına başladığınızda sadece partnerlerle çalışıyorsunuz ve sürekli partnerinizi değiştiriyorsunuz, dolayısıyla çalıştığınız partnere hemen uyum sağlamanız gerekiyor. Bence bu, birbirinizle iletişim kurmaya ve anlaşmaya başladığınızda insan ırkının en yüksek seviyesidir. Ve kavga etsek bile, nasıl nazikçe savaşacağımızı anlıyoruz. Artık bunu hayatımın her alanına uygulayabilirim.
Maya Çelem: Çok yakın zamanda gerçekleşecek olan ve koreograflığını üstlendiğiniz “Bleach” performansından kısaca bahseder misiniz? Bu performansın İstanbul'la ilişkisi nedir?
Vittoria De Ferrari: Öncelikle asıl odak noktam “su”. Suyun her halini toparlayabiliriz çünkü suyu neyin içine koyarsanız koyun o şekli alır. Suyu dondurucuya koyarsanız buz olur. Kaynatırsanız buhar olur. Suyun tüm farklı olasılıkları ve insanın suyun üzerindeki etkisini inceliyoruz. Ayrıca küresel ısınmadan ve bunun su üzerindeki etkilerinden de bahsediyoruz. Performansta seyirci ve sanatçılar arasındaki ilişkiye gerçekten odaklandığım bir bölüm var. Örneğin; seyirci ve seyircinin sıcaklığı geldiğinde dansçılarımın durumu daha akıcı ve hızlı oluyor. Su gibi, dansçılar da sürekli olarak şekil ve durum değiştiriyor olacak. Bu durumda seyirciler, seyirci konumundan çıkarak, performansta aktif birer aktöre dönüşüyor.
Sahne alacak yer ararken Taksim Meydanı'nı oradan itibaren İstanbul'un altında çok fazla su olduğu için yarattıklarını öğrendim. Yani bir çok delik olan yerleri olacak ve su toplayacaklardı. Taksim'i de bunun için yaratmışlar. Bundan çok etkilendim. Bunu öğrendiğimde birden Taksim civarında performans sergileme fikriyle daha da çok ilgilenmeye başladım.
Maya Çelem: “Bleach” performansında 12 kadın dansçı yer alıyor. Gösteride yer alacak sanatçıları ve sayısını nasıl ve neye dayanarak belirlediniz?
Vittoria De Ferrari: 12 bir bakıma mükemmel bir sayıdır. Neye bölerseniz mükemmel çözümler yaratabilirsiniz. 3’ün katı ama 2’nin katı da olabilir, çift de olabilir, üç boyutlu da olabilir. Çalışabileceğim mükemmel bir sayı dizilimi var. Hayatım boyunca belirli rakamlarla çalıştım. Aslında sandığımızdan çok daha derin bir konu. Sayıların anlamını tam olarak incelemek için sadece bir hayata ihtiyacım var. 12 aynı zamanda, daha çok Asya kültüründe, bir döngü olarak da görülüyor. Dolayısıyla bu performans için bu düşünceye çok önem veriyorum. Buna ek olarak; tarihte ve felsefede su dişil bir unsurdur, su kavramı her zaman dişil bir güçtür. Suyun dişil enerjisinden dolayı kadın dansçıları kullanmayı tercih ettim. Ve profesyonel dansçılarla değil, genç, yeni dansçılarla çalışmayı seçtim. Onlara daha fazla olanak vermek istedim. Bu performans mekana özel ve biz bu mekanı tam anlamıyla kullanıyoruz. Suyu yaratarak bulunduğumuz mekana dair birçok mimari anlayış yaratıyorum. Su farklı formlarda olabilir, bu yüzden gerçekten bu fikir üzerinde çalışıyorum. Beden dili açısından çok teknik değil ancak doğaçlama becerileri ve birbirlerinin farkındalığı açısından gerçekten anlaşılır olması gerekiyor. Bence bu, özellikle genç dansçıların daha çok ihtiyaç duyduğu bir şey çünkü üniversitede ve okulda çok fazla teknik ve teori öğretiliyor ama bu kısım gözden kaçırılıyor. Zamanlama, belli bir mekanda bir görevle nasıl çalışılacağı ve grup içinde bu görevle nasıl ilişki kurabileceğimizi anlama kısmı gözden kaçırılıyor. Bunlar, sizinle birlikte bir şeyler inşa eden koreograflarla çalışmadığınız sürece, üniversitede pek çalışamadığınız şeylerdir. Dansın güzel hareketlerden çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum. Sadece güzelliğimizi, benmerkezci varlığımızı ifade etmek için değil, bundan çok daha fazlasını ortaya çıkarmak için daha fazla kullanmamız gereken bir iletişim dili olabileceğini düşünüyorum. Aksi takdirde, kendiniz ve kendi küçük balonunuz için olan, başka hiç kimse için olmayan bir iletişim haline gelir. Özellikle de günümüzde bunun bir çözüm olduğunu düşünmüyorum.
Maya Çelem: IDF ile yaptığınız işbirliği sonucunda bir süredir İstanbul'da "Bleach" performansını gerçekleştiriyorsunuz. Bu sürecin ve üretimin üzerinizde ne gibi etkileri oldu?
Vittoria De Ferrari: Sanırım burada her şey bir nevi günlük bazda. Bir programımız var, stüdyomuz var ama mesela mekan henüz yok. Bu gibi şeyler kendinizi belirsiz hissetmenize neden olur. Ama aynı zamanda sanatçı için belirsizlik de bir artı olabiliyor çünkü sorunları hızlı ve keskin fikirlerle çözmeniz gerekiyor. Her şeyi önceden mükemmel bir şekilde organize ettiğinizde bazen her şey o kadar kusursuz oluyor ki, insani yönü tamamen gözden kaçırılıyor. Yani her şeyin mükemmel olduğu bir yere varıyorum ve dansçılarımı alıyorum ama hepsi aynı şekilde çalışıyor ve hareket ediyor. Hiçbir arzuları yok, sadece oraya her gün geliyorlar çünkü onların işi bu ve çalışmak zorundalar. İlham ve kıvılcımlar orada değil. Bu şehirde ve bu festivalde çok daha neşeli bir his var. Çünkü her şey son anda yaşanıyor. Bir şeyleri bilemiyoruz, görmemiz gerekiyor, bu devam ediyor ve giderek daha iyiye gidiyor ama bu bir süreç. Ayrıca festival, organizasyon ve şehir de öyle. Bu açıkçası çok sevdiğim bir şey. Bir insan olarak çalışıyorum bu nedenle bu durum beni canlı hissettiriyor. Sürekli olup bitenlere uyum sağlıyorum ve bu bana aslında bir sanatçı olarak ihtiyacım olan her şeyi sağlıyor.
Maya Çelem: “Bleach” performansının sanatçılar ve izleyiciler üzerinde nasıl bir etki yaratacağını düşünüyorsunuz?
Vittoria De Ferrari: Sanatçılar için çok farklı bir deneyim olacağını düşünüyorum. Bir şeyden diğerine gidecekler, bu yüzden kendilerini adapte etmek ve su gibi şekil değiştirmek zorunda kalacaklar. Sürekli olarak elementin durumunu değiştiriyorlar, dolayısıyla bu onlar için gerçek bir zorluk ve aynı zamanda grup olarak gerçekten iyi bir çalışma. Bu temeli ve dinamikleri anlıyorlar, sadece kendilerini ilgilendiren değil, bir bütünün parçası olarak kendilerini ilgilendiren süreçlere nasıl genel bir bakış atacaklarını anlıyorlar. Böylece kendilerini her şeyin içinde görüyorlar, her şeyi görüyorlar ve o anda neye ihtiyaç duyulduğunu anlıyorlar. Doğaçlamanın olduğu pek çok an var ama her zaman net bir görev ve net bir hareket kalitesi, net aralık yapısı ve zamanlama yapısı var. Yani etrafta pek çok yapı var ama içlerinde nasıl çalışacaklarını gerçekten anlayabilecekleri çok fazla özgürlük var. Sanatçılar için bunun gerçekten ilginç ve güzel bir performans gösterme yolu olduğunu düşünüyorum.
İzleyiciler için bunun gerçekten bir yolculuk olacağını düşünüyorum. Meditatif bir şeye daldığımız ve gerçekten su hissini alabilecekleri bazı anlar var. Suya baktığınızda bir meditatif durum vardır, devam eden bir şey vardır ama bu sizi sakinleştirir. Ama bazı anlarda bu öylece akıp gidiyor, tıpkı bir nehri izlediğinizde suyun aşağı inip sıçraması gibi. Binaların içine doğru devam eden bir akış, bu fikre binalar boyunca rehberlik edecekler. İzleyiciler tüm bu parkur ve sürece sanatçılarla birlikte tanıklık edebilecek. Sonra suyun sıkıştığı anlar oluyor. Sanki bir uçurum ya da kaya varmış gibi, sonra da suyun ona doğru geldiğini hayal ediyorum. Yani küçük bir köşeye gelen çok fazla enerjiniz var ve elinizde bundan sonra ortaya çıkan şey var. Seyirci dansın ne kadar görsel bir sanat olabileceğini de anlayacak. Bir tiyatro salonuna gittiğinizde her şey bir şekilde sizden oldukça ayrı kalıyor. Seyircinin performansla ilişkisi ise her zaman şahit olduğunuz ama kendinizi onun bir parçası gibi hissetmediğiniz bir şey. Mekana özel bir performansta izleyici gerçekten önemli bir konuma sahiptir. Hatta seyircinin sanatçılarım arasında dolaşmasını sağlayacağım. Fırtınadan sonra çok fazla su birikintisi oluşur ve insanlar ayakkabılarını ıslatmamak için suyun hemen yanından yürürler. Kelimenin tam anlamıyla bunu yapacağımız bir an var. Gerisi su/insan olduğu için seyirciyi yürüyebileceği yollardan yürüteceğiz. Yani performansın farklı anları ve aşamaları var, böylece seyirci kendini oyunun bir parçası hissedecek ve aynı zamanda hem kendileriyle hem de sanatçılarla olan ilişkileri düşünecek.
Maya Çelem: Sizce Doğaçlama Dansı diğer dans türlerinden ayıran özellikler nelerdir? Bir sanatçı için doğaçlamanın önemi nedir?
Vittoria De Ferrari: Doğaçlamanın günlük hayatımızın bir parçası olduğunu düşünüyorum. Mesela sahnedeyken veya performans sergilerken bir durumu bir saniyede nasıl çözebileceğiniz gibi. Doğaçlama uygulamasının tek başına tam bir özgürlük anlamına gelmediğini düşünüyorum. Bazen insanların varsaydığı şey budur. Ama durum böyle değil, bunu yaparsanız başka bir şeye dönüşür. Doğaçlama, bir yapının, bir fikrin, ortak bir vizyonun (daha ziyade doğrudan bir vizyon veya sanatçının vizyonu) olduğu, ancak herkesin tek bir yönde yönlendirildiği ve iyi öğretildiği bir gösteri için açıkça ihtiyaç duyduğunuz bir görevdir. Ama sanatçılar içeride özgür. Bu, tam olarak o anda olabilecekleri anlamına gelir. Böylece o anda yapılacak en iyi tercihin ne olduğunu anlayabilirler. Ve bence bir sanatçı olarak bu biraz da bizim işleyişimiz. Bu, bir sanatçının daha yüksek bir seviyesidir. En yapılandırılmış dans gösterisinde bile her şey asla aynı olamaz. Sayılarla dolu, detaylarla dolu, koreografi dolu olanlar bile. Bunların hepsi ayarlanmış olabilir ama her gösteride bir yanlışlık veya o an değiştirilmesi gereken bir şey olabilir. Yani bir “şimdi” anı var. Bu, o anda çevrenizi ve o küçük çerçeveli zamanda en iyi seçimin ne olduğunu anlamakla ilgilidir. Hayatın özü bu. Doğaçlama, nasıl olduğunu, ne olduğunu, nerede kullanabileceğimizi, nasıl kullanabileceğimizi, nasıl geliştirebileceğimizi her zaman anlamanız gereken bir şeydir.
Maya Çelem: Değerli cevaplarınız için çok teşekkür ederiz. Okuyucularımız çok yakında IDF kapsamında gerçekleşecek olan “Bleach” performansı ve çok daha fazlası hakkında bilgiye https://www.improvisationdancefestival.com/ adresinden ulaşabilirler.
Comments